30 Kasım 2014 Pazar

HZ. PEYGAMBER (S.A.S.) VE ASHABININ YAŞAYIŞLARINDA FAKR


HZ. PEYGAMBER (S.A.S.) VE ASHABININ YAŞAYIŞLARINDA FAKR



FAKR: Fakirlik, yoksulluk,muhtaç bulunduğu şeylere sahib olamama ma'nâlarına gelir.

Acz ve fakr birbirine yakın iki kavram gibi duruyor ama, aralarında ciddi bir fark vardır. Fakr,ihtiyaç sahibi anlamında kullanılmıştır .



ـ1ـ عن عائشة رَضِيَ اللَّهُ عَنْها قالت: ]كانَ يَأتِى عَلَيْنَا الشَّهْرُ مَا نُوقِدْ فِيهِ نَاراً، إنَّمَا هُوَ التَّمْرُ وَالمَاءُ إَّ أنْ نُؤْتَى بِاللُّحَيْمِ[. أخرجه الشيخان والترمذي.وفي رواية: ]مَا شَبِعَ آلُ مُحَمَّدٍ مِنْ خُبْزِِ البُرِّ ثََثاً حَتَّى مَضىَ لِسَبِيلِهِ[.وفي أخرى: مَا أكَلَ مُحَمّدٍ أكْلَتَيْنِ في يَوْمٍ وَاحِدٍ إّ إحْدَاهُمَا تَمْرٌ[ .

1. (2083)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bazı aylar olurdu, hiç ateş yakmazdık, yiyip içtiğimiz sadece hurma ve su olurdu. Ancak, bize bir parçacık et getirilirse o hâriç." [Buhârî, Et'ime 23, Rikâk 17; Müslim, Zühd 20-27, (2970-2973); Tirmizî, Zühd 38, (2357, 2358), 35, (2473).]


Diğer bir rivâyette: "Resûlullah ölünceye kadar Muhammed âilesi buğday ekmeğini üst üste üç gün doyuncaya kadar yememiştir" denmiştir.


Bir diğer rivâyette: "Muhammed (aleyhisselâm) bir günde iki sefer yedi ise, biri mutlaka hurma idi" denmiştir.

ـ2ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]كانَ رسولُ اللَّه # يَبِيتُ اللَّيَالِىَ المُتَتَابِعَةَ وَأهْلُهُ طَاوِياً َ يَجِدُونَ عَشَاءً، وَكَانَ أكْثَرَ خُبْزِهِمْ الشَّعِيرُ[. أخرجه الترمذي وصححه



.2. (2084)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve ailesi üst üste pek çok geceleri aç geçirirler ve akşam yemeği bulamazlardı. Ekmekleri çoğunlukla arpa ekmeği idi." [Tirmizî, Zühd 38, (2361).]

ـ3ـ وعن النعمان بن بشير رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]ذَكَرَ عُمَرُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ مَا أصَابَ النَّاسَ مِنَ الدُّنْيَا فقَالَ: لَقَدْ رَأيْتُ رَسُولَ اللَّهِ # يَظَلُّ الْيَوْمَ يَلْتَوى مِنَ الجُوعِ مَا يَجِدُ مِنَ الدَّقَلِ مَا يَمْ‘ُ بِهِ بَطْنَهُ[. أخرجه مسلم.»الدَّقَلُ« ردئ التمر كالحشف ونحوه.



3. (2085)- Nu'mân İbnu Beşîr (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh) insanların nail oldukları dünyalıktan söz etti ve dedi ki: "Gerçekten ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bütün gün açlıktan kıvrandığı halde, karnını doyurmaya adi hurma bile bulamadığını gördüm." [Müslim, Zühd 36, (2978).]

ـ4ـ وعن أنس رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسولُ اللَّه #: لَقَدْ أُخِفْتُ في اللَّهِ مَالَمْ يُخَفْ أحَدٌ، وَأُذِيتُ في اللَّهِ مَالَمْ يُؤْذَ أحَدٌ، وَلَقَدْ أتَى عَلىّ ثََثُونَ مَا بَيْنَ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ، وَمَالِى وََ لِبَِلٍ مِنَ الطَّعَامِ إَّ شَىْءٌ يُوَارِيهِ إبْطُ بَِلٍ[. أخرجه الترمذي وصححه، وقال: ]وَذلِكَ حِينَ خَرَجَ رسول اللَّه # هَارباً مِنْ مَكَّةَ وَمَعهُ بَِلٌ[



.4. (2086)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (alelissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, Allah hakkında benim korkutulduğum kadar kimse korkutulmamıştır. Allah yolunda bana çektirilen eziyet kadar kimseye eziyet çektirilmemiştir. Zaman olmuştur, otuz gün ve otuz gecelik bir ay boyu, Bilâl ile benim yiyeceğim, Bilâl'in koltuğunun altına sıkışacak miktarı geçmemiştir." [Tirmizî, Kıyâmet 35, (2474).]

Tirmizî, hadisin sahîh olduğunu belirtir ve ilâve eder: "Bu durum Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın (amcası Ebû Tâlib öldüğü zaman, Tâif'te yeni bir hâmi bulmak ümidiyle, müşriklerden) kaçarak Hz. Bilâl'le Mekke'den çıktığı zamanla ilgilidir." (27)

ـ5ـ وعنه رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]مَشَيْتُ إلى رسولِ اللَّه # بِخُبْزِ شَعِيرٍ وَإهَالَةِ سَنِخَةٍ، وَلََقَدْ سَمِعْتُهُ يََقُولُ: مَا أمْسَى عِنْدَ آلِ مُحَمَّدٍ صَاعُ تَمْرٍ، وََ صَاعُ حَبٍّ، وَإنَّ عِنْدَهُ يَوْمَئِذٍ لَتِسْعَ نِسْوَةٍ[. أخرجه البخارى والترمذي والنسائى. »ا“هَالَةُ« ما أذيب من الشحم.و» السَّنِخُ« المتغير الرِّيح.



5. (2087)- Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a arpa ekmeği ile kokusu değişmiş erimiş yağ getirmiştim. (Bir seferinde) şöyle söylediğini işittim: "Muhammed ailesinde, dokuz kadın bulunduğu bir zamanda, ne bir sa' hurma, ne de bir sa' hububat gecelememiştir." (Buhârî, Rehn 1, Büyû 14; Tirmizî, Büyû 7, (1215); Nesâî, Büyû 50, (7, 288).]

ـ6ـ وعن عليّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]لَقَدْ خَرَجْتُ مِنْ بَيْتِى في يَوْمٍ شَاتٍ، وَإنِّى لَشَدِيدُ الجُوعِ ألْتَمِسُ شَيْئاً، فَمَرَّرْتُ بِيَهُودِىٍّ في مَالٍ لَهُ يَسْقِى بِبَكْرَةٍ فاطَّلَعْتُ عَلَيْهِ مِنْ ثُلْمَةِ الحَائِطِ، فقَالَ مَالَكَ يَا أعْرَابِىُّ: هَلْ لَكَ في دَلْوٍ بِتَمْرَةٍ؟ قُلْتُ: نَعَمْ، فَافْتَحِ الْبَابَ حَتَّى أدْخُلَ، فَفَتَحَ فَدَخَلْتُ فَأعْطَانِى دَلْواً، فَكُلَّمَا نَزَعْتُ دَلْواً أعْطَانِى تَمْرَةً حَتَّى إذَا امْتَ‘َتْ كَفِّى أرْسَلْتُ دَلْوَهُ، وقلْتُ: حَسْبِى فَأكَلْتُهَا، ثُمَّ جَرَعْتُ مِنَ المَاءِ، ثُمَّ جِئْتُ المَسْجِدَ[. أخرجه الترمذي



6. (2088)- Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Evimden soğuk bir günde çıktım. Çok açtım, (yiyecek) bir şey arıyordum. Bir yahudîye rastladım, bahçesinde çıkrıkla sulama yapıyordu. Duvardaki bir açıklıktan adama baktım.

"Ne istiyorsun ey bedevi, kovasını bir hurmaya bana su çeker misin?" dedi. Ben de:

"Evet! ama kapıyı aç da gireyim!" dedim. Adam kapıyı açtı, ben girdim, bir kova verdi. Su çekmeye başladım. Her kovada bir hurma verdi. İki avucum hurma ile dolunca kovayı bıraktım ve bu bana yeter deyip hurmaları yedim, sudan içip sonra mescide geldim." [Tirmizî, Kıyâmet 35, (2475).]

ـ7ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]خَرَجَ رسولُ اللَّهِ # إلى المَسْجِدِ فَوَجَدَ أبَا بَكْرٍ وَعُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُما، فَسَألَهُمَا عَنْ خُرُوجِهِمَا؟ فَقاَ: أخْرَجَنَا الجُوعُ، فقَالَ: وَمَا أخْرَجَنِى إَّ الجُوعُ، فَذَهَبُوا إلى أبي الْهَيْثَمِ ابْنَ التَّيْهَانِ فَأمَرَ لَهُمْ بِشَعِيرٍ، فَعُمِلَ وقامَ إلى شَاةٍ فَذَبَحَهَا، وَاسْتَعْذَبَ لَهُمَ مَاءً مُعَلّقاً عِنْدَهُمْ في نَخْلَةٍ ثُمَّ أتُوا بِالطَّعَامِ، فَأكَلُوا وَشَرِبُوا مِنْ ذلِكَ المَاءِ،

فَقَالَ #: لَتُسْألُنَّ عَنْ نَعِيم هذا اليَوْمِ[. أخرجه مسلم ومالك والترمذي.»اسْتَعْذَبَ لَهُمْ مَاءً« أى استقى لهم ماء عذبا



7. (2089)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün (veya gece mûtad olmayan bir saatte) mescide geldi. Orada Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ)'e rastladı. Onlara (bu saatte) niye geldiklerini sordu.

"Bizi evden çıkaran açlıktır!" dediler. Resûlullah da:

"Beni de evde çıkaran açlıktan başka bir şey değil!" buyurdu. Hep berâber Ebû'l-Heysem İbnu'l Teyyihân'a gittiler. O, bunlar için arpadan ekmek yapılmasını emretti. Ekmek yapıldı. Sonra kalkıp bir koyun kesti. Yanlarında bir hurma ağacında asılı olan tatlı suyu indirdi. Derken yemek geldi, yediler ve o sudan içtiler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Şu günün nimetinden (Kıyâmet günü) hesap sorulacak! (Açlık sizi evinizden çıkardı. Bu nimetlere nail olduktan sonra dönüyorsunuz!" buyurdu." [Müslim, Eşribe 140, (2038); Muvatta, Sıfatu'n Nebi 28, (2, 932); Tirmizî, Zühd 39, (2370).

ـ8ـ وعن عتبة بن غزوان رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ] لَقَدْ رَأيْتُنِى سَابِعَ سَبْعَةٍ مَعَ رسولِ اللَّهِ # ومَا لَنَا طَعَامٌ إَّ وَرقُ الحُبْلَةِ حَتَّى قَرِحَتْ أشْدَاقَنَا[. أخرجه مسلم.»الحُبْلَةُ« بضم الحاء، وسكون الباء: ثمر السمر، وقيل: هى ثمرة تشبه اللوبيا.»وقُرِحَتْ أشْدَقُنَا« أى طلعت فيها القروح كالجراح ونحوها



8. (2090)- Utbe İbnu Gazvân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Gerçekten ben kendimi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte olan yedi kişiden yedincisi olarak görmüşümdür. Huble yaprağından(28) başka yiyeceğimiz yoktu. Öyle ki avurtlarımız yara oldu." [Müslim, Zühd 15, (2967).

ـ9ـ وعن أبى طلحة رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]شَكَوْنَا إلى رسولِ اللَّهِِ # الجُوعَ، وَرفَعْنَا عَنْ بُطُونِنَا عَنْ حَجَرٍ، فَرَفَعَ رسولُ اللَّهِ # عَنْ حَجَرَيْنِ[. أخرجه الترمذي.



9. (2091)- Ebû Talhâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a açlıktan şikâyet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkeste bir taş vardı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da karnını açtı, O'nda iki taş vardı." [Tirmizî, Zühd 39, (2372).]


ـ وعن فضالة بن عبيد رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]كانَ رسُولُ اللَّهِ # إذَا صَلَّى بِالنَّاسِ يَخِرُ رِجَالٌ مِنْ قَامَتِهِمْ في الصََّةِ مِنَ الخَصَاصَةِ، وَهُمْ أصْحَابُ الصُّفَّةِ حَتَّى تَقُولَ ا‘عْرَابُ هؤَُءِ مَجَانِىنُ، فإذَا صَلّى انْصَرَفَ إلَيْهِمْ فقَالَ: لَوْ تَعْلَمُونَ مَالَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ تَعالى ‘حْبَبْتُمْ أنْ تَزْدَادُوا فَقْراً وَحَاجَةً[. أخرجه الترمذي.


10.(2092)- Fudâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) halka namaz kıldırırken, bazı kimseler açlık sebebiyle kıyam sırasında yere yıkılırlardı. Bunlar Ashâb-ı Suffe idi. (Medîne'de misâfireten bulunan) bedevîler, bunlara delirmiş derlerdi. Efendimiz namazdan çıkınca yanlarına uğrar ve:

"Eğer (bu çektiğiniz sıkıntı sebebiyle) Allah indinde elde ettiğiniz mükâfaatı bilseydiniz, fakirlik ve ihtiyaç yönüyle daha da artmayı dilerdiniz" derdi." [Tirmizî, Zühd 39, (2369).]



AÇIKLAMA:


Kaydettiğimiz bu on hadis, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve Ashâb-ı Kirâm hazerâtının zâhidâne hayatı hakkında bilgi vermektedir. Hattâ son rivâyette görüldüğü özere, Ashâb-ı Suffe, zühdün ötesinde "yokluk" ve "darlık" şartlarını yaşamıştır. Zühd, belli bir ölçüde irâdî bir hayat tarzı, -bu bahsin başında İbnu'l-Mübârek'ten kaydettiğimiz üzere- varlığa rağmen bir tercihdir. Halbuki açlıktan karna taş bağlamak, namazda kıyam sırasında yere yığılıp kalmak irâdî bir zühd değil, yokluğun getirdiği bir mahkûmiyettir.


İslâm inkılâbı, bu maddî imkânsızlıklar içerisinde başlamıştır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şahsen mahkum olduğu maddi darlıktan hiç şikâyetçi olmadan, zerre kadar fütura düşmeden sıkıntılara katlanmış, Allah indindeki sevabı hatırlatarak ashâbını da metânet ve sabra dâvet etmiştir.


Rivâyetler, Efendimizin fetihlerden sonra, gelirlerin artmasıyla maddî bolluğa kavuşulmuş olmasına rağmen yaşayış tarzını değiştirmeye, üst üste üç gün buğday ekmeğini doyuncaya kadar yemeyecek, mutfağında günlerce ateş yakmayacak kadar mütevazi yaşayışını devam ettirdiğini bildirmektedir. Yani O aleyhissalâtu vesselâm, ömrü boyunca, irâdî ve kasdî bir zühd hayatı yaşamış, ümmetine vecîbe kılmadan, ideal hayat örneğini fiilen vermiştir.


Ebu Talha (r.a.) anlatıyor: “Resûllullah Sallahu Aleyhi Vesselem’e açlıktan şikâyet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkes karnına bir taş bağlamıştı. Resûlullâh da karnını açtı. Baktık ki onda iki taş vardı.” (Tirmizî, Zühd, 39)


Allah Resûlü’nün hane-i saadetlerinde yiyecek bulunmadığı günler olurdu.Yiyecek geldiğinde de Resûlullah onun bir kısmını ailesi için alır, bir kısmını da ehl-i suffeye gönderirdi. Hz. Aişe validemiz Resûlullahın ve ailesinin yaşayışını şöyle ifade etmiştir: “Resûlullah Medineye hicretinden vefatı zamanına kadar onun ailesi üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden karnını doyurmadı.”


Hz. Peygamber mescidden sabahleyin eve gelir, yiyecek bir şey var mı, diye sorardı. Bazen evde yiyecek bir şey bulunmaz ve kendisine: “Yok yâ Resûlellah!” diye cevap verilirdi. Resûlullah da” öyle ise ben oruçluyum”derdi.


Evde yiyecek bir şey olmadığından dolayı üzülmez, hanımlarına da kızmaz, aksine bunu oruç tutmak için bir fırsat kabul ederek hemen oruç tutmaya niyet ederdi. Böylece hem Allah’ın rızasını kazanıyor ve hem de ashabına ve kıyamete kadar gelecek olan insanlara örnek oluyordu.


Hz. Peygamberin açlıktan karnına taş bağladığı olurdu. Şair bu hususu bir beytinde şöyle ifade eder:


Taş bağladı meca ile batn-ı pâkine Dünyaya rağbet eylemedi seyyüdül-beşer.


Ünlü divan şâiri Hâkânî, Peygamber efendimizin şekil ve şemailinden bahsettiği meşhur eseri Hilye-i Hakâni sinde efendimizin bu hususunu ne güzel belirtir:


Yoksulluğu ihtiyar ederdi Yokluk ile iftihar ederdi. Görüldüğü gibi Allahın elçisi ve sevgili kulu olan yüce Peygamberimizin evinde bazen yiyecek birşey bulunamıyordu. O istese krallar gibi yaşayabilirdi. Ashabı onu çok seviyordu. Herşeylerini ona feda etmek istiyorlardı. Peygamber Efendimiz istese Allah da kendesine enva-i çeşit nimetler lütfederdi. Fakat Resûlullah, ashabı sıkıntı içerisinde iken kendisi nimet içerisinde yaşamayı istemiyor, onların yaşadığı gibi sıkıntılı bir hayatı tercih ediyordu.


Müslim, Birr, 69; Tirmizi, Birr,82.

Serfurûeder: Baş eğer; Lîk: Lakin

Abdulvahap Gözcü 21:37, Ocak 29, 2012 (UTC)


http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/Karna_taş_bağlamanın_açlığa_ne_gibi_faydası_vardır%3F







24 Kasım 2014 Pazartesi

Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v)'in Evinin İçi



Peygamberimizin(s.a.v) 1400 yıl önce yaşadığı ev hadislerden derlenen anlatımlara göre yeniden inşa ve dekore edilmiştir. Görüntüler temsilidir. O günü yaşamak ve hissedebilmek amacıyla Kraliyet tarafından yaptırılmıştır.

Suudi Arabistan tarafından gerçekleştirilen bu proje kapsamında Hz. Muhammed’in kaldığı  oda 3 boyutlu gezilebilecek şekilde fotoğraflandı ve gelme imkanı olmayanların hizmetine sunuldu. 

İşin ilginç yanı bu temsili evi yaptıran Vehhabi-Selefi Kralliyet ailesinin Saray'da yaşaması.