20 Aralık 2013 Cuma

Eskiden Öyle Güzel Cahildik ki...



Eskiden Öyle Güzel Cahildik ki...



Televizyon yoktu.. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Dışarıda kar...


Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu... Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi... Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...


Dışarıda kar... İçeride kanaat... İçeride huzur...


Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar... Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası... Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.


Çay da kokardı... Domates de... Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Dışarıda kar... İçeride huzur... Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi... Kimin umurunda...


Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk .

Tüm sıkıntılarımız için ya Fettah



EL FETTAH


 Tüm sıkıntılarımız için ya Fettah


 
FETTAH" isminin zikri, insanda açılımlar yapar!.. Hem zahîri problemlerin çözümlenmesi yönünden, hem de "BATIN" kapanıklıkların açılması için.Kullarının her türlü maddi ve manevi sorunlardan kurtarmak için kapıları hikmetle açan demektir.İnsanların Hayattlarında tecellisini bir yönüyle, belki de sıkça müşahede ettiklerine kani olduğum ve düşşündükçe rahmetin üstümüze nasıl yağdığını farkettiğimiz bu ismi şerif Rahmet ve rızık kapılarını açan; zorlukları kolaylaştıran hidayetiyle kalplere iman ve marifet kapılarını açan gibi anlamlara geliyor.

Feth, kapalı olan şey (Bilinmeyen)i açmak manasınadır Açmak ise sadece maddi planda olmak zorunda değilldir. Manevi planda da Allah (c.c)ın (cc) açması sayesinde çeşitli açılımlar vuku bulur.


Her güç işin önünü açıp kolaylık ve fetih veren, gerçek ilim kapılarını yarattıklarının yararına açan, onlara her türlü ilim ve feyiz alma imkanı sağlayan Allah demektir. Bu esmayı maddi manevi tıkanıp çaresiz kalanlara, işlerinin önü açılmayıp hep sekteye uğrayanlara çok büyük yararı vardır. Fettah esması ism-i azam sırrı taşır. Son Mehdi'de bu esma ism-i azam olarak açığa çıkar. Kutsi havarileri bile bu esma bereketiyle dünyanın dört bir yanına açılıp fetih bulurlar. Sufizm dünyasında yıllarca esma yaptığı halde bir sırra vukuf olmayan müritler bu adla Allahı zikrederlerse kısa zamanda acaip sırlara vukuf olmaya başlarlar. Garip sırların perdeleri yavaş yavaş kendilerine açılmaya başlar. Fettah esması; çok geniş dairede fetih getiren, engelleri kaldıran, büyüleyici özelliği olan kerametli bir esmadır. Bu isme mazhar olanların önlerindeki engeller neyse, Allah tarafından ortadan kaldırılır. Bilim insanları, talebeler, Sufizm yolunda bulunan salikler; işleri maddi manevi sekteye uğrayanlar Fettah adından yararlanabilirler. Adın tecellisi altında terbiye olanlara hiçbir şey güç gelmez. Binlerce işi, hiç yorulmadan, çok büyük bir keyifle yapabilme becerisini bu esma açığa çıkarmaktadır. Fettah esması yalnızca maddi sıkıntıları ortadan kaldıran bir isim değildir. Rüya perdelerini, yakaza perdelerini, gönül gözü perdelerini de ortadan kaldırıp açan çok dairede fetih yapan büyülü bir ism-i azam esmasıdır. Bu esmayı çalışanlar kısa sürede esmanın yararlarına tanık olurlar. "İnna fetehna leke fethan Mübina" ayetini zikredenlerde olaganüstü sırlar açığa çıkmaya başlar. Bütün kapalı kapılar birer birer açılır. Rüya ve yakaza alemlerinde sırlar açığa çıkar. Engel olan şey neyse -başarı, evlilik, rızk, hastalık, huzursuzluk, düşmanlıklar- yavaş yavaş ortadan kalkıp güzel bir ufka gelir. Bu ismin özellikle çok zeki fıtratlı öğrencilere büyük yararları vardır. Kendi sahalarında olağanüstü açılım ve dönüşüm yaşamakta çok başarılı projelere imza atmakta bu ismin tecellisi önemli rol oynar. İlahi alemlerin ve kapalı kapıların açılmasınada sabır gerekir. Fettah adı azametli bir addır. Bu adın ışın tecellisi altında olan kimse kendi nefsini muhasebe edecek kudrete getirilir. Devam edenler, Allah'a yakınlaşma sırrını kavrarlar. “Rahmet ve rızık kapılarını açan.”


 “Zorlukları kolaylaştıran.”


 “Hidayetiyle kalplere iman ve marifet kapılarını açan.”
El-Fettâh, kulların, her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran manasına gelir. Faydalı ilimlere karşı insanların kalbini açarak, onların islerini kolaylaştıran, bütün zorluklarını ortadan kaldıran Yüce Allah'tır. Her işinde üstün gelen O'dur. İnsanların hayatlarında tecellisini bir yönüyle, belki de sıkça müşahede ettiklerine kani olduğum ve düşündükçe rahmetin üstümüze nasıl yağdığını fark ettiğimiz bu İsm-i Şerîf, “Rahmet ve rızık kapılarını açan; zorlukları kolaylaştıran; hidayetiyle kalplere iman ve marifet kapılarını açan” gibi anlamlara geliyor.
"Fettâh" kelimesi, feth'ten gelmektedir. Feth ise, "kapalı olan şey'i açmak" mânasınadır. Kapalı bir şey'i açmak: a. Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi. b. Mânevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gönlü açmak gibi. Bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ism-i şerifinin tecellîsindendir.
“Feth, kapalı olan şeyi açmak manasınadır” demiştik. Açmak ise sadece maddi planda olmak zorunda değildir. Manevi planda da Allah'ın açması sayesinde çeşitli açılımlar vuku bulur.


 El-Fettâh, kelime manası “açan” ise de ıstılah manası “taraflar arasında hüküm veren, birisine yardım edip zafere ulaştıran, ganimet kapılarını açan” demektir. Hiçbir sorununuz olmadığı halde, kalbinizin sıkıldığını, evinizi bir hapishane gibi hissettiğiniz, sanki dünyanın tüm yükü sizin omuzlarınızdaymış da ruhunuzun boğulduğunu, adeta her şeyin üzerinize, üzerinize doğru geldiğini hissettiğiniz olmuş mudur? Olmuşsa “ya el- Fettâh!” diye Rabbinize sığının! Çünkü Allah, gönüllere ferahlık verendir. O'ndan başka sizi o tanımlayamadığınız sıkıntıdan kurtarabilecek kimse yoktur.


 Ya da biriyle bir konuda tartışmaya girdiniz. İhtilaf, o kadar derin ve kapsamlı ki, durdunuz ve sustunuz. Sonra kendi kendinize şöyle dediniz. “Acaba doğru olan hangimiz?” Elbette en doğrusunu Allah bilir. Doğruları enlemesine boylamasına her şeyi bilendir. O, haklı olanları destekleyendir. Şahid, Kadir, Âlim, Hâkim, Adil olan Allah, doğruları desteklediği gibi onlara yol açandır da…


Çocuk ana rahminde iken çocuğa rızık kapısını açan, çocuk dünyaya gelince bir kapıyı kapayınca annenin göğüslerinden iki kapıyı açan. Göğüslerdeki iki kapı kapanınca acı-tatlı, yaş-kuru yiyeceklerden dört kapıyı açandır. Gönüllere iman kapısını açan, imanlı mücahitlere ülkelerin kapılarını açan. Gözlerini açan, hüznümüzü, kederimizi giderip sevinç kapılarını açan. Bereket kapılarını açan (A'raf 96) Çekirdeklere çiçek açtıran, tomurcuk gülleri güldürüp, açan “el-El-Fettâh”a iman edenler gönül kapılarını herkese açarlar. Varlık kapılarını ihtiyaç sahiplerine açarlar. Gözlerini açarlar. İmansızların her türlü madrabazlıklarını ortaya çıkarıp insanların gözlerini açarlar. Altı milyar insanın imana giden yoldaki engelleri açarlar. Allah ile kulu arasındaki engelleri kaldırırlar.


 Bir civciv, yumurta kabuğunu onca aczine rağmen kırıp, dünyaya kapıları açmakla bize “Fettâh” isminin tecellisi hususunda hal diliyle bir fikir beyan edebilir. Basit ve zahirde tek olan bir maddeyi açarak onca değişik suret ve şekilde, tam bir intizamda insanlar halk etmek, aynı şekilde bitkileri, hayvanları varlık alemine çıkarmak şüphesiz ki sonsuz kudret sahibi bir Sanatkarın eseridir. “Canlılar alemine bu nazarla bakabilsek ve onları, dünkü planların canlanmış ve büyümüş halleri olarak değerlendirebilirsek, Fettâh isminin sonsuz tecellilerini bir derece görür ve hayran oluruz” [9] Toprak da rahmet (yağmur) vasıtasıyla ile zemin hazinesini biz insanlara açar.[10] İşte canlılar bu haliyle kendi varlıklarındaki mahzenleri, hazineleri ve depoları bir hikmet eliyle vaktinde açarlar. Ve bütün bunlar, yerli yerinde -insanlardan belki de daha bilinçlice- teşekkül ederken bir yerlerde de Fettâh ismi başka şekliyle tecelli eder; mesela rızık kapıları açılır. Bunlar, Fettâh isminin tecelli ettiği maddi sahadan birkaç numunedir.

 Bir milyondan fazla hayvan türü ve ondan daha fazla bitki türü olduğunu biliyoruz. Bu türlere giren fertlerin sayısını bilmek ise ancak Allah'a mahsus. Sonsuz denecek kadar çok olan bu fertlerin bütün planları, nutfelerde, yumurtalarda yahut çekirdeklerde ilâhî ilim ve hikmetle yazılmış. İşte bu noktaların kitap haline gelmesi, bu planlardan yapılar kurulması Fettâh isminin tecellisiyle başlar. Canlılar âlemine bu nazarla bakabilsek ve onları, dünkü planların canlanmış ve büyümüş halleri olarak değerlendirebilsek, Fettâh isminin sonsuz tecellilerini bir derece görür ve hayran oluruz.


 Doğru olanı yapabilmek için Yüce Allah'ın Fettâh olması sebebiyle O'nun kapılarını çalabilirsin. Kalbin mi katılaşmış, O'ndan kalbini yumuşatmasını istersen, doğru olanı istiyorsun demektir. Bu durumda O, senin kalbini yumuşatır. Sevgiye mi ihtiyacın var? Vedut olan Allah'ın kapısını çal! O sevgi yolunu sana açar. İlim kapısını mı çalıyor, bunun için mi çabalıyorsun? Âlim olan Allah, sana ilmin kapılarını açar. Sağlığına kavuşmak mı istiyorsun? Şafi olan Allah'ın kapısını çal! Fettâh olan Rabbin sana şifanın yollarını açsın. Aranızda bir ihtilaf mı var? Hâkim olan Allah'ın kapısını çal! Çal ki, sana hükümlerini açıklasın!


“Ve onların kalplerinin arasını uzlaştırdı. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların kalplerinin arasını uzlaştıramazdın. Fakat Allah; onların arasını uzlaştırdı. Çünkü O, daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Enfal Sûresi, 63)


İnsan, dünya hayatında muvaffak olmak için elinden geleni yapar. Plan program ne gerekiyorsa yerine getirir. Ancak Allah dilemedikçe hiçbir kapı açılamaz. Âlemlerin Rabbi olan Allah, takdir ettikten sonra başarı ve zaferin kapıları açılabilir. Niyetiniz ister dünyayı ister ahreti kazanmak olsun, fark etmez. İster maddi ister manevi boyutta olsun yine fark etmez. Açma emrini O verir. Tüm alemleri yönlendiren O'dur. Hangi kapıyı çaldığımıza dikkat edelim! Rahmet kapısını mı, gazap kapısını mı, hidayet kapısını mı yoksa Kabid kapısını mı çalıyoruz?


“(O) ülkelerin halkı inanıp(kötülülerden) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık!”
(Araf Sûresi, 96) 


 Fettâh isminin bir başka sahası da manevîdir. Kalplerden gaflet perdesinin kaldırılması ve o kalplerin iman ve hidayete açılması Fettâh isminin en muhteşem, en bereketli ve en kıymetli tecellisidir.


 Manevi sahaya ise “Bir üzüntünün giderilmesi, zor ve kapalı ilimlerin çözülmesi, bir şeyin başlatılması, birine bir şeyin kolaylaştırılması, bir meselenin izahı ve çözüme bağlanması, fetih nusret, zafer ve hüküm” örnek verilebilir. Bunlara da birçok kez hem dahili hem harici sahamızda şahit olmuşuzdur. Allahü Teala bir bakarız çözülmez gibi gözüken bir problem, altından kalkamayacağımız bir iş, kafamızı devamlı meşgul eden bir olumsuzluk (zahirde) hususunda gönüllerimizi ferahlandırır, ferahlandırır da şaşırıp kalırız. Fakat burda önemli bir nokta var, Fettâh isminin tecellisine mazhar olmayı oturduğumuz yerden istemek belki de asırlarca içine “cup” diye yuvarlandığımız bir hataydı. Unutulan şey ise, İslam'da sebeplere tevessül ve fiili duanın da bu mazhariyetin yaşanması hususunda büyük rol sahibi olduklarıdır. Bediuzzaman, “Kainatın miftahı, anahtarı insanın elindedir. Alemin kapıları açık ise de manen kapalıdır. Cenab-ı Hak bütün o kapıları ve kenz-i mahfiyi açan ‘ene' namında bir miftahı insanın eline vermiştir ” (Mesnevi-i Nuriye) buyuruyor. Ene (benlik), kapasite farkında olan ve kullanmasını bilen için nice yeniliklere, güzelliklere, Esma-i İlahiye'ye doğru açılım için harika bir köprü vazifesi görür. İnsan; akıl, ilim, irade, kudret, akıl gibi cihazlarla mücehheztir. "Hayru'l-Fatihin" olan Allah-u Teala bütün bunların kullanma kılavuzu olan Kur'an-ı Kerim'i (İslamiyet'i) de göndererek Fettâh isminin tecellisine mazhar olmamız için ne gerekiyorsa vermiştir. Bunları yerli yerinde kullandıktan sonra sırada tevekkül vardır. Yani elimizden geleni en güzel şekilde yapıp gerisini Allah-ü Teala'ya bırakmak ve O'nun gerçek Fettâh olduğunun şuurunda kalmak. Fetih harekatına önce kendi nefsinde başlayan ve sonra da İstanbul'u fetheden Fatih böyle yapmıştı, yapmıştı ve Fettâh isminin tecellisine mazhar oldu; ama tabii bununla yetinmedi. Yürek fethi de şüphesiz en çok arzuladıklarından biriydi ve bunu da hayatı boyunca ihmal etmedi. İşte maddi fetihler için, manevi fetihler için, yürekler fethetmek için bize lazım olan şey hem fiili hem sözlü duadır. Böylece Fettâh ismi, hem maddi hem de manevi sahada, çoğu kez de birbiriyle içiçe geçmiş halde tecelli eder. İçiçe geçmiş halde nasıl tecelli eder? Bir fakir maddi olarak feraha kavuşur da manevi olarak da rahatlar... İşte bu da Fettâh isminin insanlık alemini nasıl her yönüyle çepeçevre kuşattığına bir misaldir.


 Gözü açılan bir insanın bir anda semalara çıkması, dağlarda dolaşması, denizleri kucaklaması gibi, kalbinden gaflet perdesi kalkan bir insan da ilâhî isimlere ve bu isimlerin kaynağı olan ilâhî sıfatlara muhatap olur.


İmam Gazâlî Hazretleri de fethin hem maddî hem de manevî yönü bulunduğuna işaret ederek, maddî fetih için, “Biz, (Hudeybiye anlaşmasıyla) sana gerçekten bir fetih (yolunu) açtık.” (Fetih Sûresi, 48/1) âyet-i kerîmesini; manevî fetih için ise, “Allah'ın insanlara açacağı rahmeti durduracak yoktur.” (Fâtır Sûresi, 35/2) âyet-i kerîmesini misal gösterir.


 Fettâh, Allah'ın açan sıfatıdır. Allah insanları zorluklarla denemekte ancak hiç kimseye güç yetirebileceğinden fazlasını yüklememektedir. Allah, samimi kullarına bir zorluk verdiği zaman ondan çıkış yolunu da açar; mutlaka zorluğun yanında bir kolaylık da gösterir. Nitekim Kuran'da Peygamberimiz (sav)'in karşılaştığı zorluklar örnek verilerek, bunların kolaylıkla birlikte verildiği şöyle bildirilmiştir:


«Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi? Ve yükünü indirip-atmadık mı? Ki o, senin belini bükmüştü; Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi? Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.»
(İnşirah Suresi, 1-6)


 Kuran'da Allah'ın iman edenlere sağladığı kolaylıklara daha pek çok örnek verilmiştir. Hz. Musa da Allah'ın çeşitli zorluklarla imtihan ettiği elçilerden biridir. Ancak Allah Hz. Musa'yı yardımıyla desteklemiş ve işlerini kolaylaştırmıştır. Hz. Musa, Firavun'a tebliğ yapmaya giderken kardeşi Harun'u kendisine yardımcı kılmasını Allah'tan istemiştir. Allah da onun duasını kabul ederek Hz. Harun'u ona destekçi kılmıştır.


 Kuran'da daha pek çok olayla örneklendirildiği gibi Allah, müminlerin her zaman yardımcısı ve destekçisidir. Onların üzerinde bulunan ve açılması imkansız gibi gözüken zorlukları açıp kaldırır. Ancak bu durum inkarcılar için geçerli değildir. Allah, onların kalplerini daraltır, sıkar ve tüm nimetlerin kapısını kapar. Rabbimiz'in dilemesi ile kapanan bu kapıları sonsuza kadar açabilecek hiçbir güç yoktur.


 Ehli kitap, özellikle Yahudilerin hak ile batılı birbirine karıştırdığını, Bakara 42'de haber vermekte. Bu dünyada siyasilerin silah gücü, ilim adamlarının kelime cambazlığı ve basit mantık oyunlarıyla hakkı batıla karıştırıp, içine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzaklarına bu dünyada yakalananlar gerçeği anlayamadan giderlerse, ahirette hak ile batılın arasını “el-Fettâh” olan Rabbimiz açacak ve herkes gerçeği görecek, ama iş işten geçmiş olacak.

 Allah-u Teala, yapılan kötülüklere bir mühlet veriyor iyiliklere ise hemen ihsan kapılarını açıyor. Kötülüklere de hemen kapı aralasaydı, tüm insanların cezalandırılması gerekirdi. Hâlbuki Allah, o kötülük yapanlara bir daha doğru yolu bulmaları için fırsatlar vermektedir, mühlet tanımaktadır. Allah, imtihan gereği kötülükler için ortam verse de, hayırlar için açtığı kapı açıklığı kadar, kötülük kapılarını aralamıyor. Bu yüzden Allah, “Fettâh”tır denince olumlu işler hakkında Fettâh'tır deriz. Mesela her duayı kayda değer görürken, hiçbir beddua kayda değer görülmez O'nun katında. İnsanların dualarına cevap verirken, beddualara takdir vermiyor. Allah, her işini hikmetle yapar. Her hayrı onaylarken, hiçbir kötülüğü onaylamaz.


İyi bir Müslüman olmak için sana ne lazım? İlim, çaba, yardımcı, güven ne lazımsa Fettâh olan Allah'tan iste o kapılarını çalanları bilen ve duyandır. Yeter ki o kapıyı çal ve O'nun Fettâh olduğuna emin ol! Yüce Allah'ın her sıfatının yanı sıra, El- Fettâh olduğuna iman ettik!
Bir kişide rızıklanan kalp, rızıkları dağıtmaya vesile olduğunda, fetih açılır. Gayret, Fettâh ismi ile isimleninceye kadar vardır. Fetih açılmış olanda gayret kalmaz. Dili ile İlâhi müşküller çözülür. İlim ve marifeti ile halkın hem dünyevi, hem uhrevi meseleleri cevap bulur. Mü'minlerin önemli bir kısmında bu isim yansımaz. Bu isim özel vazifeli kişiler için tecelliye açıktır.


İnsan, Fettâh ismini anlamaya çalıştıkça Allah'ın rahmetinin nasıl geniş olduğunu bir kere daha düşünmek fırsatını elde ediyor ve İlahi ahlaka uzanan yolda ne yapması gerektiği konusunda bir anahtar elde etmiş oluyor. Şüphesiz kendimizden zayıf olanlara merhamet etmemiz, fakirlere yardım etmeye çalışmamız, adaletin ve gerçek hürriyetin kapısını başkalarına açmaya çalışmamız, kardeşlerimizin kederleriyle kederlenip “acaba nasıl yardım ederim?” diye düşünmemiz, diğer insanların da yüreklerini feth, hidayetlerine vesile olma uğraşı ve nihayetinde bütün bu güzelliklerin, yardımların kaynaklarının Allamulguyub (dış duyular yoluyla bilinemeyenleri en iyi bilen...) olan Allah olduğunu bilmek Fettâh ismine ayna olmak için vasıtalardır.

Bir düşün; nelerin açılmasını umuyoruz gün içinde.. Havalar açılsın isteriz sözgelimi; gök mavi, güneş ışıl ışıl olsun ki içimiz de açılsın. İçimizde baharlar çiçek çiçek açılsın.. Kanatları açılsın sevinçlerimizin. Gönül bahçemizde kelebekler kanatlansın.. İçimize sarıp durduğumuz sancılı ukdeler açılsın; üzerimize sağır duvarlar gibi sarındığımız umarsızlık duvarlarında gedikler açılsın. Annelerin kolları yavrularına alabildiğine açılsın. Sevenlerin yolları sevdiklerine açılsın. Ardında mazlumları, masumları hayattan saklayan paslı kapılar açılsın. Darlıklarımız geniş meydanlara açılsın.. Dudaklarımız hep hayır için aralansın. Fettâh ismine tutunup birbirimize beyaz sayfalar açalım. Fettâh isminin gölgesinde durup dostlarımıza gönlümüzün baş köşesinde yer açalım. Fettâh isminin ışığına varıp kalp gözümüzü körleyen perdeleri açalım. Eşikte bekletmeyelim kimseyi ve kapıları açalım. Küsmeyelim kimseye ve kapıları hep aralık bırakalım. Her sözümüzü Fettâh isminin sırrıyla açalım...


 Ya Rab, sen bizi Fettâh ism-i şerifini en doğru şekliyle idrak edenlerden eyle! Amin.

4 Aralık 2013 Çarşamba

KAZA VE BELA AYI


 
KAZA VE BELA AYI


 SAFER AYI'NDA YAPILMASI GEREKEN İBADETLER


 Muharrem ayından sonra gelen İslami ayların 2.’si Safer Ayı’dır. Belaların 1.kat semaya indiği felaket ayı, bela ayı olarak da anılı r.2013 senesinde miladi takvimdeki karşılığı 4 Aralık’tır. Efendimiz SAV bu ayda ölüm hastalığına tutulmuştur.


 BU RİVAYETE GÖRE;

 Safer ayında Levhi Mahfuz’dan birinci kat semaya 320.000 bela inmektedir. Bu belalar ve kazalar sene içine yayılmaktadır. Bir dahaki safer ayına kadar bu 320.000 beladan birinin size isabet etmesinden korunmak isterseniz, aşağıda tarif edilen namazları kılınız, tesbihatları yapınız. Aile efradınıza ve çevrenize de tavsiye ediniz. Bu namazları kılanların, bir dahaki sene aynı güne kadar (üzerine kat’i yazılmış yani ALLAH’ın Teâlâ’nın C.C., senin üzerinde gerçekleşmesine kesin hüküm verdiği kazalar müstesna) kazalardan korunacağı rivayeti vardır.


 Yapılması Önerilen İbadetler:

 Sefer ayı boyunca her gün aşağıdaki dua en az bir kere okunmalıdır:
” ALLAHÜMME BARİK LENA Fİ ŞEHR-İ SAFER VAHTİM LENA BİSSAADETİ VEZZAFER.”

Safer ayının ilk ve son çarşamba gününün gecesinde, yani salı gecesi kılınacak namaz:
(İSLÂM’da gece günden önce gelir. Yani Cuma günü, Perşembe Günü akşam ezanı okunduğunda giriyor)


 1 Rekât : Fatiha’dan Sonra ; 17 Kevser Sûresi
2 Rekât : Fatiha’dan Sonda; 5 İhlâs Sûresi
3 Rekât : Fatiha’dan Sonra ; 1 Felâk Sûresi
4 Rekât : Fatiha’dan Sonra ; 1 Nâs Sûresi
Selam verdikten sonra:
7 defa “Estağfirullah El Azimé
11 defa “Salat-i Müncine (Salaten Tüncina) duası okunur.


 SALATEN TÜNCİNA DUASI:

“Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî’il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi’s-seyyiât ve terfe’unâ bihâ a’lâ’d-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ’l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî’l-hayâti ve ba’del-memât birahmetike Yâ erhame’r-rahimîn.”


Namaz sonrası okunacak dua:

“Hasbünallahü ve nimel vekil nimel Mevla ve nimennasir” denilip “İnneke ala külli şey’in Kadir.”denilir.. Bundan sonra;

” Ya Rabbi, beni ve aile efradımı ve bi cümle mü’mini afat-ı semaviye ve aradiyyelerden (yer ve gök afetlerinden) ve cemi belalardan muhafaza eyle” diye dua edilir..


 Safer ayının ilk ve son çarşamba günü, öğlen ve ikindi namazı arasında kılınacak namaz:

 1 Rekât : Fatiha’dan Sonra ; 11 İhlâs Sûresi
2 Rekât : Fatiha’dan Sonda; 11 İhlâs Sûresi
Bu namazdan sonra 100 kere “Yâ dâfia’l-belâyâ, idfâ anna’l-belâyâ, fallâhü hayrun hâfizan ve hüve Erhâmü’r-Râhimin, inneke alâ külli şey’in kadir”okunmalı ve dua edilmelidir.


 Yine Korunmak için;


 *Ayet-el Kûrsi:

 Evden çıkarken ve eve girerken Ayet-el Kûrsi okunmalıdır: Evden çıkarken okuyan her işinde muvaffak olur ve hayırlı işleri başarır. Evine gelince okursan iki Ayet-el Kûrsi arasındaki işlerin hayırlı olur ve fakirliğin önlenir. Bir kimse evinden çıkarken Ayet-el Kûrsi ‘yi okursa, Hakk Teâlâ yetmiş Meleğe emreder, o kimse evine gelinceye kadar ona dua ile istiğfar ederler.


 Evden çıkarken üç kere: “BİSMİLLAHİ HASBİYALLAHİ LAİLAHE İLLA HÛ ALEYHİ TEVEKKELTÜ VE HÜVE RABBİL ARŞİL AZİYM” söylenmelidir.
Bu ay bol bol sadaka verilmelidir..